Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşıma Ver

Güzel şeylerin yaşanmasına engel olan yaşım öyle diyorsun... Yaptığım hataları, kırdığım potları ve gevezelikleri de yaşıma ver olur mu? Yaşadıklarımızın edebiyatını yapmama izin ver olur mu? Bazı şeyleri böyle atlatabiliyorum bende. Biraz alttan al beni olur mu? Böylelikle içimdeki duyguların dönüşmesine katkıda bulunursun...

Duygular Dönüşür

Dönüşür duygular bir tırtılın kelebeğe dönüştüğü gibi... Bazı arkadaşlıklar ateşlenir bir aşka dönüşür. Bazı aşklar da aynı şekilde ateşini kaybeder ve arkadaşlığa dönüşür. Bazen nefret arkadaşlığa, aşka dönüşür zamanla. Bazen ise tam tersi en samimi dostluklar, en ateşli aşklar nefrete dönüşür. Duyguların kaderidir bu yerinde durmaz duygular. Sürekli dönüşür... 

Geçmiş Günler Çekmecesi

Alışkanlıkları terk etmek, birlikte zaman geçirdiğin insanlarla artık eskisi gibi olamamak, alıştığın bir yerden taşınmak, sarıldığın insanlara bir daha sarılamak çok zor. Daha önce defalarca dinlediğin şarkıları müzik listende yalnızlığa terk etmek... yaşanmış şeyler mutlaka bir etki bırakıyor insanın üstünde. Zamanla geçtiğini sanıyor insan ki geçiyorda ama bir gece ansızın uzun zamandır dinlemediğin o şarkı tekrar karşına çıktığında hiç geçmediğin o sokaktan geçtiğinde veyahut tesadüf eseri o insanlardan birini gördüğünde kilit vurduğun o geçmiş günler çekmecesinin içinden kilitleri kırarak çıkıyor o geçmiş duygular ve esir alıyor seni... takılı kalmış bir kaset gibi aynı şarkıyı çalar durursun sonra bütün gece...

delinin günlüğü-15

-hello ben geldim. -hoş geldin -nasıl keyifler yerinde mi? -sence? -en son bıraktığımda iyiydin ama. ne oldu yine? -bilmiyorum ya tam düzene girdi dedim her şey sonra fark ettim ki kullanılıp atılmışım meğer bir çöp torbası gibi. -gerçekten öyle mi düşünüyorsun? öyle biri olmadığını söylemiştin. -demek ki yanılmışım. bilmiyor musun yanılmak zanaatinde benden iyisi yoktur. -şimdi başka omuzlarda mı arıyorsun teselliyi? -evet sanırım. -korkuyorsun değil mi? aynı şeyleri yaşamaktan, kullanılmış olmaktan korkuyorsun yine. -evet korkuyorum. beni yalnız bırakır mısın lütfen... -tabii. üzme demeyeceğim üz biraz kendini. üz ki kendine gel...

Vazgeçtim

Kırılsam mı? Kızsam mı? Terk edip gitsem mi? Yoksa terk edilmeyi mi beklesem? Acı çekmeyi ertelemekten başka bir şey yaptığım yok. Eninde sonunda yaşanılacak, bitecek şeyleri ileri bir tarihe bırakmak yerine şimdi bitirmeli ve vazgeçmeliyim belki de...

Bağımlısı Olduk Dudakların

Bağımlısı olduk dudakların... öğle uykusunun bastırdığı saatlerde sarılıp uyurken. Sevmenin, sevişmenin yorgunluğunu atmaya çalışırken üzerimizden dudakların bağımlısı olduk. Ait olmadığımız bir mekanda kısıtlandığımız zamanın içinde sevişmeye mahkum olduk. Sevişmelerimizden geriye kalan bütün izleri yok ettikten sonra çıkıp gitmeden son bir kez tadını çıkardık belkide...

Köleler ve Sahipler

Köleler ve sahipler... her köle efendisine layık olmaya çalışır peki ya sahipler? Sahipler kölelerine yaraşır şekilde davranıyor mu? Köle efendisini memnun etmek için kendini yorarken sahip kölesini ödüllendiriyor mu? Her kölenin içinde biraz olsun ceza alma, kırbaç yeme tutkusu vardır. Peki ya her sahip kölesini kırbaçlayacak, ceza verecek kadar acımasız mı? Acınacak halde olan köle ruhlu bir sahibim bende. Köle desen değilim... Sahibi oynuyorum ama efendi hiç değilim...

Tablo

Oturup resmini çizmek istiyorum bu anın. Teninin kokusunu renklere karıştırıp tuvale hapsetmek istiyorum. Sonra duvarıma asarım belki çizdiğim resmi. Özlediğimde seni, renklere hapsettiğim kokunu serbest bırakırım belkide gelir gezinir tenimde kokun seviştiğimiz saatlerde..

Zaman Acımasız

Zamandan kaçmanın mümkünatı yok her şey zamana yenik düşüyor... Bazen geçmiş günlerin hayalini kuruyorum gelecek günlerden ümidimi kestiğim için ama aynı zamanda gelecekteki güzel günleri özlüyorum acaba görebilecek miyim o günleri? Zamanın en büyük kahpeliği belkide güzel anları elinizden çabucak alması. Mutluluğun tadına doyamadan vakitsiz bir şekilde elinizden alır mutluluğunuzu zaman. Mutsuzluk nöbetleri geçirirken bulursunuz sonra kendinizi. Fakat adaletlidir zaman ayırt etmeksiniz acımaz kimseye...

İnsanlar Sevmeyi Bırakmış

Kafede çay içerken dışarıda balon satan bir adam gördüm. Kalpli balonlardan az satmış baloncu galiba bu aralar kimse sevmiyor birbirini. Geçen gün çiçekçide hiç çiçek satamamış gibi oturmuş sigarasını içiyordu. İnsanlar birbirini sevmeyi bırakmış sanırım.

Sır

Kendine dahi itiraf edemiyordu kendi gerçeğini. Günlüğüyle bile payalaşmıyordu bu sırrı. Günlüğüne, bir kağıt parçasına bile yalan söylüyordu. Gerçeklikten öylesine kopmuştu ki sakladığı şeyin onu ne hale soktuğunun farkında bile değildi. Reel dünyadan o kadar uzaklaşmıştı ki kendi yarattığı evrende sıkışıp kalmışlığın acısını çekiyordu. Ve büsbütün uzaklaşıyordu mutluluktan. Kendi yarattığı parmaklıkların ardında esir hayat yaşıyordu.

Mutsuzluğa Yer Yok Artık

Bazen tek bir anda bozuk bir plak gibi takılıp kalmak istiyorum. Beni alıp uzaklara götüren bir şarıyı dinlediğim anda takılıp kalabilirim ya da sarılıdığımda huzur bulduğum birinin koynunda uyuyabilirim sonsuza dek veyahut bütün iç kalabalığımın sustuğu bir arkadaş ortamında da kalabilirim. Mutlu olduğum bir anda takılıp kalmak istiyorum artık daha fazla mutsuzluğa yer yok içimde.

delinin günlüğü-14

-ne zaman terk edeceksin beni? -bu da nerden çıktı şimdi? -hiç öylesine sordum. -sıkıldın mı yoksa benden? -yok öyle bir şey değil. biriyle tanıştım. seni beni bilen biriyle sonumuzu merak ediyormuş. -eee ne söyledin. -"bilmiyorum" dedim. -anladım. peki gerçekten ne zaman terk edeceksin beni? -bilmiyorum. bunu daha öncede söylemiştim bu aralar en çok kullandığım kelime bilmiyorum. çünkü gerçekten bilmiyorum artık neyin ne olduğunu nasıl olucağını. peki sence nasıl olacak sonumuz? -bence bir gün artık bir içsese ihtiyacın olmadığında seni gerçekten anlayan biriyle tanıştığında ben de sessizce bavulumu toplayıp gideceğim. -öylemi diyorsun? -öyle. -üzüldüm şimdi ya. -aa neden? üzül diye söylemedim daha çok var o ana. -ahaha ne yani öyle mükemmel birini bulmam zor mu sence? -yaani ne diyeyim şimdi. sana da gerçekçi konuşmayacaksam ne işim var burada değil mi? -haklısın. -neyse o an gelene kadar seninleyim bunu unutma. -teşekkürler...

delinin günlüğü -13

-olmuyor değil mi? -olmuyor. -bir ihtimal olabileceğine inanmıştım bende ama olmuyormuş. -yani öyle çok karaları bağlayıp dibe çökmedim daha ama bilmiyorum ya. -bu aralar sıkça kullanıyorsun bunu hatta en çok kullandığın kelime olabilir. -bilmiyorum... olabilir. -bilmiyorum. -bilmiyorum. -böyle karşılıklı bunu tekrar edip duracak mıyız? -bilmiyorum... belki bilmediğim şeyi öğrenene kadar devam ederiz -bilmediğin şey nedir? -bilmiyorum...

Zaman Değerli

Zaman değerli. Nereye harcayacağına kime harcayacağına dikkat etmeli insan.

Düşük Bütçeli Film

Yazarken sürekli elimi korkak alıştırıyorum sanki düşük bütçeli bir film çekiyormuş gibi masraftan kaçarak tasarruflu kullanıyorum kelimelerimi. Fakirliğin getirdiği bir dezavantaj sanırım...

Doğru Adres

Doğru insanı yanlış adreste aramaya kalkarsan tabii ki bulamazsın. Önce doğru adresi bulmalısın sonra doğru insanı da bulursun zaten merak etme.. Nisan 2020

Sevgisizlik Yarası

Sevgisizliğin açtığı yaraları nefretle tedavi edemezsiniz. Sadece daha fazla sevgi ile kapatabilirsiniz o yaraları...

Dram, Acı ve Melankoli

Yapamıyorum değiştiremiyorum kendimi. Benim olayım bu; dram, acı ve melankoli... Her ne kadar havanın güzelliğine aldanıp dışarı atsamda kendimi. Gözyaşlarımı güneşin altında kurutsamda... Gece olunca yastığımla ve yalnızlığımla başbaşa kalıyorum. Gündüz tuttuğum, kuruttuğum göz yaşlarım akıveriyor yanaklarımdan sarıldığım yastığıma. Tutamıyorum kendimi.

Sevda Sözleşmesi

Sevmek acıya bir davetiyedir aslında. Sevginin olmadığı yerde acı da olmaz. Sevmeye başladığınız an oturup bir sözleşmeye imza atıyorsunuz. Acı çekebileceğinize hatta belki bir gün nefret edebileceğinize ve günün birinde sevgiyi artık kullanmayacağınıza dair bir sözleşme bu. Ve cayamayacağınız, cezasını eninde sonunda çekeceğiniz bir sözleşme.

Bağlanmak Yok

Oturup dondurma yiyelim. Benimki ekşi olsun. Film izleyelim birlikte sigara içelim ama hava sıcak önce duş alalım. Saat geç oldu hadi uyuyalım belki uykumuz kaçar hadi sevişelim. Ama bütün bunlara rağmen bağlanmak yok.  5 Eylül 2020

Kalp Kırıklığı

Hayal kırıklığına uğramaya alışırsam öncekinden daha az acı çekeceğimi düşünüyordum. Yanılmışım. İnsan aynı yerden üst üste defalarca yara aldığında, yara aldığı yer deşildikçe daha çok acı çekiyormuş. Tam mutlu olacağını sandığı zaman kalbi kırılınca birden bütün hevesi kursağında kaldığında daha çok acı çekiyormuş onu anladım.

Şüpheli Bütün Sevişmeler

Şüpheli bütün sevişmeler içinde sevgi olmadığına dair. Ve sevgisizliğe gebe bütün insanlar. Fütursuzca bedenlere sarılmalar ve çabuk tüketme hırsı bu yüzden. Yaklaşan sevgisizlik korkusu yüzünden. 

Tütsü ve Sigara

Masanın üstündeki küllükte sönmüş sigara izmaritleri ve yanmakta olan bir sigara daha var. Ayağımın dibinde geceden kalma içini boşalttığım bir şarap şişeşi. Yaktığım tütsünün kokusu küllükteki sigaranın dumanına karışıyor ve ciğerlerime çekiyorum o dumanı. Şişede durduğu gibi durmayan şarabın kafamın içinde depremler yarattığını söyleyemem fakat başım ağrıyor ... sanırım nedeni izlediğim diziye kendimi fazla kaptırmam ve ilk kez deliksiz uyumam bütün gece.. kapıyı gözlüyorum sürekli beklediğim biri var. Ve yaktığım sigarayı içemiyorum hala nedensiz... 5 Eylül 

Oturup Konuşsak mı?

Oturup konuşsak mı artık.. kimiz, neyiz, neciyiz; ne tarafa gidiyoruz konuşsak mı artık? Sürüklendiğim yer bir uçurum mu yoksa tenha bir sokak mı? Bana ayırdığın yer uğrak mı? Yoksa benden sonra kurak mı? El üstünde tuttuğun, vazgeçemediğin bir misafir miyim yoksa hala? Peki ya kulağıma fısıldadığın o sözcükler ve benden duymak istediklerin büyülü bir anın büyülü sözcükleri mi onlar? Yoksa yükselen duygularının formaliteden dışa vurmasından mı ibaret? Oturup bir konuşsak mı artık? Ya da boşver duymak istemiyorum. Mutluyum...

Kaybetmek

Bana ait olmayan bir şeyi kaybetmenin korkusunu yaşıyorum. Yaz aylarının ilk günlerinde okulun son günleri olması nedeniyle teker teker eksilen arkadaşlarımı kaybettiğim tarzda bir hüzün var üstümde. Tek başıma sınıfa gelip yapayalnız pencerenin önünde güzel havanın hüzünlü resmini izlediğim günlerdeki gibi bir ruh haline büründüm... Bana ait olmayan bir şeyi kaybetmekten korkuyorum..

Uykuya Tutturdum Hüznümü

Kırıldım, paramparça oldu kalbim. Uyudum saatlerce uykuya tutturdum hüznümü. Ve hep vakitsiz uyandım. Henüz zamanı dolmadan hüznümün... 

Tek Gerçek An

Bütün anların dışında tek bir gerçek an var gibi o da başını ellerinin arasına alıp gerçeklerle yüzleştiğin an. Bütün gürültün yerini sessizliğe bırakıyorken bir gece vakti o gerçekliği hissediyorsun ve bütün diğer anlar uçup gidiyor başbaşa kalıyorsun kendinle...

Benzemez Kimse Sana

"Kendi hayatını ziyan ediyorsun. Nereye kadar bakacaksın ona." "Ne varmış hayatımda ben memnunum yaşantımdan. Onu terk etmemi nasıl beklersin benden." "Terk etmeyeceksin ki. Alt tarafı bir huzur evine yerleştireceksin ve görmek istediğin zaman yine göreceksin onu." "Teyze yeter. Babamı bırakmayacağım." "Annen gibi dik başlısın kendi hayatını mahvediyorsun sende. Kim olduğunu bile bilmiyor. Ha seninle yaşamış ha bir huzur evinde." "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum. Bile isteye onu bırakamam. Küçükken onun bana baktığı gibi bende ona bakıyorum ve bundan memnunum." "Öz baban bile değil..." "Bu neyi değiştirir ki... öz babam bizi terk edip gitmişken o bize baktı. Annem öldükten sonra bile o beni asla ihmal etmedi." "Tamam kızım kızma bana sadece senin mutluluğunu istiyorum." "Düşünme teyze böyle düşüneceksen düşünme. Ben gidiyorum." "Nereye yemek yiyecektik daha....

Faşizm

İnsanda garip bir faşist ruh var nedense içten içe. Kendi gibi olmayanı sorgalamaya iten tarzda bir faşizm. Kendi gibi olmayanın adından bile rahatsızlık duyma hissi uyandıran türden bir faşizm. Bireyde başlayan bu eylem topluma yayılıyor ve belkide toplum eliyle faşizm.. faşizm, insanların damarlarında geziniyor.

Korkuyorum...

Korkuyorum... Bu şehrin kaldırımlarında yürürken bile korkuyorum artık. Her gün gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinde okuduğum o gerçekler korkutuyor beni. Gittikçe çoğalan kadın cinayetleri, sokak ortasında birbirini vuran insanlar korkutuyor beni. Bir maganda kurşununun gelip beni bulmasından korkuyorum. Gözlerimin önünde bir insanın öldürülmesinden korkuyorum ve o an durup sadece izlemekten korkuyorum. Yaşamı bu kadar istediğim günlerde gördüğüm bu vahşet beni korkutuyor. Ölmekten korkuyorum...

Uçurum-Küçürek Öykü

İntihar etmek için uçurumun kenarına çıkan adam sigara içiyor ve iç sesi ona sesleniyor "Sigara içme zararlı." diye. Ve sonra adam kendini uçurumdan aşağı bırakıyor.

Melodika

Metroda rastgele notalara basıyor melodika çalan bir mülteci kız çocuğu. Nedense rastgele parmaklarını gezdirdiği o notlardan çıkan ezgi dinlediğim en hüzünlü şarkılardan bile hüzünlü geliyor kulağıma...

Seni Düşünürdüm

Elimde olsa her güne bir saat daha ekler ve seni bir saat daha fazla düşünürdüm. Şubat aylarına dahi haksızlık etmeyip iki gün ekler ve bütünüyle bir şubat ayında seni düşünürdüm...

Bir Cinayet Lazım

Bir cinayet lazım... Ya pes edip sarılacağım kendi boğazıma bütün hıncımı çıkararak katledeceğim kendimi. Ya da ayrışacağım kendimden büsbütün ve dönüp idama mahkum edeceğim beni aşağı çeken benliğimi. Ve yoluma tertemiz bir gökyüzünde açmış gökkuşağı kadar hayat dolu devam edeceğim. Bir cinayet lazım...

Kalabalığa Karıştım

Eskiden bu kadar beklemiyordum telefon başında. Bir mesajı yazareken düşünmüyordum hiç bu kadar. Ve hiç yazdığım bir şeyden vazgeçip sildiğim olmuyordu. Attığım bir mesajın anında cevaplanması umurumda olmuyordu. Ya da gelen bir mesaja sevinmiyordum belkide bir çocuk gibi. Kalabalığa karıştım bende sanırım...

Yeni Tema: Aşk

Aylardan Eylül, elimde Kahve ve Türk Sanat Müziği. Yine geldi sonbahar mevsimi. Sararan yaprakları ve sonbahar yağmuru eşliğinde yazılan şiirleri özledim... Ve bu sefer tema değişti. Yalnızlığa övgüler dizmeyi bırakıyorum yeni rotam aşk... ve tek kişilik aşkları terk ediyorum. Ataol Behramoğlu'na hak vereceğim birazda. Şairin dediği gibi: "Aşk iki kişiliktir."

Cümle Dışı Unsur

Hiç kimseyim senin hayatında. Kimsesizim. Cümle dışı öge gibiyim. Beni çıkardığında hiç anlam kaybetmeyeceksin biliyorum.. Biliyorum ve çıkıyorum istenmediğim bu cümleden. Kendi isteğimle... anlam bulacağım bir cümlenin içinde yer alacağım artık..

delinin günlüğü-11 mutluluk zamanı?

-ne o ağzın kulaklarında mutlu musun yoksa? -evet. -ilginç -ne ilginç? -sen ve mutlu olmak... -aman sorma sakın bende inanamıyorum hala. -biri mi var? -biri var... -kim o? -adı bende kalsın. -tamamdır hem ben sen değilmiyim ben neden bilmiyorum. -o an sen dahil kimseye yer yoktu kafamın içinde tek bir şey bile geçmiyordu kafamın içinden baş başa kaldık. -ondan yani? -evet. -söylemeyecek misin? hadi ama. -hayıııır... -tamam be.

delinin günlüğü-12 iyi miyim sahiden?

-selam. -selam. Sonunda çok insani bir şekilde giriş yaptın nedense. -o ne demek ya. daha önce nasıl konuşuyordum ki? -hiç selamlaşma kalıplarını kullanmadan direk mevzuya dalıyordun. ya da şşşt, pşşt gibi şeylerle uykumu bölüp duruyordun genelde. veyahut felsefi bir soruyla çalıyordun kapımı. -olabilir. ama bu gece bunların hiçbiri yok.  -neden geldin peki -ben zaten senim bir yere geldiğim yok yani neyse bu mevzuyu daha önce tartışmıştık şimdi konuşmaya gerek yok tekrar. sadece nasılsın diyecektim. -aa teşekkürler çok kibarsın iyiyim. -gerçekten soruyorum nasılsın? -gerçekten iyiyim merak etme. bu öylesine bir iyiyim değil tıpkı senin öylesine nasılsın diye sormadığın gibi... -sevindim. -hadi sarıl bana...

Yazın Son Günleri

Penceremi açtığımda içeri ince bir serin hava giriyor. Yaz boyu kullanmadıpım ince örtümle üşüyen vücudumu örtüyorum. Havada yaklaşmakta olan sonbaharın kokusu var. Ağacın yapraklarının yorgunluğunu ve yalnız kalma korkusuyla yeniden yüzleşen ağacın telaşını hissediyorum. Yazın son günleri bitmek üzere şehir betondan bir yığına dönüşmüş olsada sokak aralarında cadde ortalarında direnen ağaçlar... sonbahar güzel mevsim. Her ne kadar hüzün mevsimi olsada.. Not: 27 Ağustos'ta yazılmıştır.