Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biçilmiş Don

Bazı donlar ben daha doğmadan biçilmiş. Yapışmış bir kere üstüme genetik bir mesele. Anadan babadan da öte bir mesele. Babadan miras kalan bir mesele. Mesele solcu doğar bazı çocuklar. Bazıları potansiyel vatan haini. Atadan kalma ilkel bir problem. Bazılarıysa zorunlu kılınmış sağ tarafa. Kraldan çok kralcı bazıları. Biçilen dondan rahatsız olan herkesse alacakarnlıkta.. sahi kim biçti bu donları daha ortada doğmamış çocuk varken. 

Küçürek Öykü

Gözlerine bile bakmaya cesaret edemediği için kendinden utanıyordu. Tam karşısında duruyor oturuyordu öylece sevdiceği. Ayağıyla ritim tutuyor tırnaklarını kemiriyordu. Bir an kalbi tüm vücudunu ele geçirdi ve o korkak, utangaç adam bir anlık cesaretle kalkıp; taptığı aşık olduğu insana doğru yöneldi. Bu sefer söyleyecekti, söylemeliydi. Kalbi olağanın dışında bir şekilde hızla çarpıyordu. Kendi kendine tekrar ediyordu aynı kelimeleri. "Seni seviyorum. Seni seviyorum... Kalbi yerinden çıkıcak gibiydi. Ağzından o sihirli sözcükler dökülmek üzereydi ki. Aşkıyla göz göze geldi. Gözlerini kaçırdı ve kaybetti tüm cesaretini. Kalbi normal seyrine dönüyordu yavaş yavaş... Tüm o seni seviyorum sözcükleri buhar olup gitti... yine beceremedi. Ve hiçbir zamanda beceremeyecekti o sihirli sözcükleri söylemeyi... Hayatı boyunca bir korkak olarak kalıcaktı!

Seyyan Hanım'la Tango

Büyük bir salonda k alabalık içindeyim. Bir plak çalıyor. Bir tango kokusu var havada. Bir arkadaş Seyyan Hanım'la tango yapıyor. Uzunca izliyorum... a yaklar ve ayaklar.. bir sağa bir sola.  Omurga dik ve kafa hafif yukarı.. Müzik bitiyor ve alkışları karşılıyorlar. Ve bir sonraki dansı bana lütfetsin diye elini öpüyorum kibarca. Plak tekr a r çalıyor. Uzaklardan bir hatıra çalıyor..  Dansa tutuştum Seyyan Hanım'la. Ve bitmeyen bir tango... Bir sabah uya n dığımda ve bir gece uyuduğumda.. Her anımda Seyyan Hanım'la tango yapıyorum.  Plak durana dek sürecek..

delinin günlüğü-9

-en kötüsü de ne biliyor musun? -ne? -kendinden şüphe etmek. -hangi konuda? -ya onlar haklıysa diye. -bunu bende düşünüyorum zaman zaman. gerçi ben sen oluyorum aynı zamanda. neyse. demek istediğim haklı olsalar bile -ki değiller- varsayalımki haklılar yinede bize böyle davranmaları hoş değil. biz haklı olduğumuz halde yani öyle düşündüğümüz halde onlara onların bize davrandığı gibi davranmıyoruz -tanrı bunu göz önünde bulundururur umarım. -umarım... merak etme nasıl mutluysan öyle kal boşver onları. doğru yanlış ne diye kurcalayacak olursan işin içinden çıkamazsın. iç sesini dinle biraz, bencil ol. hissettiğin ilk acı kendi acın bunu unutma. kendini mutlu et önce bu yüzden. -okay...

monoton hayat

Günlük yazmayı bıraktım.. kısır bir döngü içerisindeyim çünkü. Her gün aynı monotonlukta her şey uyanıyorsun evdesin uyuyorsun evdesin rüya görüyorsun rüyanda bile evdesin. Reyting alamayan vasat bayat bir gündüz kuşağı programı gibi resmen hayatım. Yani ne not edilecek bir tarafı ne de ilerde hatırlanmaya değecek pek bir tarafı yok..

Sevişme Vakti (Kediler İçin)

Sokağı, arızalanmış yanıp sönen bir sokak lambası aydınlatıyor. Gecenin sessizliğini kedi sesleri bozuyor. İnsanların, evlerine çekilip uyuduğu bu saatlerde kediler ulu orta sevişiyor, kavga ediyor... Gökyüzü parçalı bulutlu ay bir görünüp bir kayboluyor bulutların arasından. Yıldızlar parlıyor çok uzakta... Şimdi sevişme vakti (kediler için)..

Yalan

Ne gerek vardı ki şimdi ağzımızın tadı kaçtı.. Neden söyledin ki şimdi o yalanı. Üzdün beni..

Sobele Beni Artık

Ciğerlerim sıkışıyor ve duvarlara vuruyorum kafamı. Kaç zaman oldu? Sahi kaç zaman sonra son bulacak artık bir eziyete dönüşen bu hayat? Güneşli günlere perde çekip karanlıklarla örtüyorum üstümü. Saklanbaç oynuyorum kendimce, gelip beni bulacağı yok. İlk kez bu kadar sobelenmek istiyorum oysa... pillerini sökmeliyim şu lanet olası saatin tik tak tik tak kafam patlamak üzere zamanım tükeniyor. Hadi gelde sobele beni...

Unutmak Eylemi

Yani tanrının en güzel hediyesi falan filan... ama unutmak bazen çok b*ktan bir durum. Müthiş bir fikir buluyorum tam oturacağım yazacağım diyorum bi bakıyorum uçup gitmiş. Ne yapıcaktım ulan ben diyorum sonra. Ocağa çay koyuyorum bir saat sonra geliyor aklıma buhar olup uçuyor çay. En kötüsü de birine karşı bileniyorsun muhattap olmayacağım diyorsun iki gülüyor unutuyorsun. Sonuncusu biraz da aptallıktan ama neyse.. velhasıl diyeceğim o ki unutmanın iyi olduğu falan yok bazen.

Ne Zaman

Her şey ne zaman b*ktan olmaya başladı diye düşünüyorum. Sanırım uzaylılara inanmayı bıraktığımdan beri. Uzun zaman bekledim ama gelmelerini. Gelmediler.. Var olduklarına dair ümidimi yitirdiğimden beri her şey sarpasardı, ardı sıra birçok şeyden daha kestim ümidimi...

çoğunluk

Kafası en rahat insanlar çoğunlukta olanlar ve bilmeyenlerdir. Bilmeyen insanın dert edecek bir şeyi yoktur ki. Çoğunlukta olan nerden bilsin azınlık olmayı. Demokrasinin en sevmediğim yanıdır çoğunluk olanın istediğinin yapılması, çoğunluk olanın kazanması. Çünkü çoğunluk her zaman haklı değil.

Sırçaköşk

Tanrı misafiri bir gezginim. Yolum uzun.. fakat elimde bir gün kendi yuvamı kurup yerleşmek yedi katlı sırça köşke. Şahdamarım kadar uzak bana o sırçaköşk...

delinin günlüğü-8

şşt. hey orda mısın? -ne var... -uyuyor musun? -sayende artık uyumuyorum. ne var yine?! -özür dilerim. -tamam. söyle şimdi ne oldu. -uyuyamıyorum. -uyuyamadığın için mi beni de uyutmuyorsun. -aslında bu benim suçum değil yani senin uyuyabilmen için önce benim de uyumam lazım. -bugün ki meselemiz ne peki? -özledim -kimi? -onu -bende. ama artık uyumalıyım. bak ne diyeceğim uyumadan önce sessizce onun adını tekrarla belki rüyana gelir bu gece -gerçekten işe yarıyor mu? -eveet pek tabii işe yarıyor. hadi başla hemen. -tamamdır -ama sessizce yap şunu uyumam lazım. yani sessizce yapmazsan olmaz. -teşekkürler. iyi geceler. -iyi geceler.

Kelimeler Firarda

Dikildim karşısına fakat konuşmayı unuttum. Kelimler en ihtiyacım olan zamanda firarda hep zaten. Okuduğum şiirler, sehlimünteni sözler boşlukta süzülüyor. Aşktan mutluluktan arta kalan kontenjanı hüzünler dolduruyor. Yarım kalmış, hiç başlamamış aşk hikayeleri astım bugün duvarıma. Çırçıplak gülen portreler süsleyebilirdi oysa...

Küçük Şeytanlar

O ateşli iç döküşler sonrası üstüme bir ağırlık, bir hüzün, bir pişmanlık çöküyor. Engizasyonda idam edilmeyi bekleyen bir mahkum gibi hissediyorum. Sahi idam edilmeyi bekliyen bir mahkum nasıl hisseder? Bilmiyorum. Sadece doğaçlama dile getirdiğim birkaç kelimeydi. Küçük şeytanlar köşelere çekilmiş beni izlemekte. Büyük şeytansa yatağımda uyuyor. Tanrı iddiayı kaybetmiş gibi duruyor. Çıkarabildiği kadar insanı baştan çıkarıyor şeytan bu gidişle tanrının cennetinde yeller uçuşacak sadece o sonsuz diyarda tek bir insana yer bulunamayacak. Sadece öbür tarafta sonsuz mutluluğu istediği için bu dünyadan vazgeçen birkaç gözüdoymazdan başka tabii. Onlar sonsuza dek haz almak için bu dünyanın bütün hazlarından feragat etmiş birer açgözlü.

Hayat Uzun Kuşları Siktir Et

Nedense klişeleşmiş bir laf vardır ya hani hayat sandığın kadar uzun değil o yüzden tadını çıkarmaya bak gibisinden. Bence bir düşünecek olursan hayat sandığından bile uzun ve neden tadını dilediğince çıkarmıyorsun ki. Hayattan zevk alman için hayatın kısa olması gerekmiyor. Ne kadar uzun o kadar iyi. Hadi harekete geç. Uzun bir yolculuk seni bekliyor. Hayat uzun, kuşlar uçuyor belki ama acelesi yok, endişe etme. Siktir et kuşları. Hem senin kanatların yok ki nasıl yetişeceksin onlara.

Güney Küredekiler

Peki ya güney yarım küredekiler, onlar ne yapsın. Yönlerini kaybettiklerinde onlara rehberlik edecek bir kutup yıldızları bile yok.

bebelak

Sen büyük tesadüfün içinde bir tesadüf. Normale yüz çevirmiş genç aykırı yalnız.  Karanlıklar prensi fakat pelerinsiz. Ve ataeril düzenin ezilen erili. Nereye? Tak maskeni ve otur yerine!

Herkes Kendi Yoluna

Kantar hileli be yavrum. Aynı yükün altında ezilmiyoruz. Kaldıramıyacağı yükün altına soktu tanrı bazılarımızı. Bazılarımız sevilmiyor bazıları kadar. Aynı yolun yolcuları değiliz anlayacağın. Yola sokmaya çalışma o yüzden bizi... Herkes kendi yoluna...

Küçürek Öykü-5

Başını yasladığı yastığından kaldırdı. Uykusu kaçmıştı bir kere. Başucundaki gece lambasını açtı. Oda loş bir ışıkla aydınlandı. Yatağının yanıbaşındaki terliklerini giydi ve lavaboya doğru yürümeye başladı. Musluğu açtı. Akan suyun sesini dinledi bir müddet. Aynada kendiyle göz göze geldi. Gözleri uykusuzluktan ve bir müddet ağlamasından dolayı şişmiş ve kan toplamıştı. Ellerini akan suya götürdü ve yüzünü yıkadı. Ağzındaki sigara tadını gidermek için dişlerini fırçalamak istedi. Dolabın kapağını açtı ve diş fırçasını çıkarıp diş macununu hattinden fazla sıkarak dişlerini fırçaladı. Diş fırçasını yerine koydu ve dolabın kapağını kapattı. Arkasını dönüp yatağına dönmek üzereydi ki dolabın kapağını tekrar açtı ve kendisine ait olmayan diğer diş fırçasını eline aldı. Ayağıyla çöp kutusunun kapağını açtı ve fırçayı çöpe attı..