Olasılık
İstanbul’u çekilmez hale getiren en büyük etken trafik olsa gerek. Bir’de beton yığınları, korna sesleri, geçim derdi...
Tüm bunları düşündüğümde neden mutlu olmadığımı, sabahları bir yerlere yetişmek için koşturan insanların asık suratlı olduğunu ve martıların neden etçil olduğu halde simit yemeğe mahkum edildiğini daha iyi anlıyorum.
Otobüs durağa yanaştı. “Arkaya doğru ilerleyelim lütfen. ”diye bağırıyor şoför. Birileri inerken birileri biniyor otobüse . Yol hep aynı ama... Bense cama dayamış müzik dinliyorum. Sıkça düşünüyorum bu aralar bindiğim aracın kaza yapma olasılığını, bazı çocukların neden açlıktan öldüğünü ve yıl başında piyangonun bana çıkma ihtimalini.
Sanırım bütün bunları düşünmemde beni bekleyen üniversite sınavının ve o sınav sonrası olasılıkların payı büyük. Olasılıklara bağlı çünkü hayatım. Barajı geçip iyi bir puan alırsam tercih, tercih sonucunda tutturabilirsem eğer istediğim üniversiteye gidebilir.
Ve eğer istediğim üniversiteye gidebilirsem sevdiğim mesleği yapma şansına sahip olacağım. Tüm bunlar birer olasılık. Ve bu olasılığı gerçekleştirebilmem için önce sınavdan iyi bir puan almam lazım o puanı almak içimde sınava yetişip soruları çözmem gerekiyor.
Başımı kaldırıp bilgi ekranındaki saate baktım. Saat 09.25’ti. Sınavın başlamasına 35 dk. vardı. Otobüs her zamankinden yavaş gidiyor ve trafik her zamankinden daha yoğun. Yetişebilecek miyim acaba? Yetişemesem eğer açlıktan ölen çocukları kim kurtaracak? Ya da simit yemekten bıkmış martıları?
İçinde kaybolduğum düşüncelerimden sıyrılıp elime aldığım telefonumla haberler göz atıyorum. Urfa da bir adam cinnet geçirip karısını ve çocuklarını öldürmüş. İstanbulda bir kadın kaynanasını dövüp yerde sürüklemiş. Her yeri morarmış kadıncağızın. Ve daha 16 yaşındaki bir kız babası yaşındaki bir adamla evlendirilmek istenmiş kız ama kız istememiş ve intihar etmiş...
Haberleri okuduktan sonra herkese şüpheyle yaklaşmaya başladım. Karşımda duran yaşlı adamın gözleri gittikçe büyüyor kayboluyorum içinde. Önümdeki Suriyeli mülteciler Türkçe konuşuyor ama anlamıyorum onları. Kendi dilime gittikçe yabancılaşıyorum. Tüm bakışlar üzerimde, beni izliyor herkes. Zaman gittikçe daralıyor...
Otobüs durağa yanaştı hızla inip koşmaya başladım. İki dakika içinde okulda olmam gerekiyordu. Bir yandan saate bakıyor bir yandan hızla koşuyordum. Saniyelerle yarışıyorum. Hayatım saniyeler içinde değişecekti...
Sonunda kendimi sınava gireceğim okulun kapısında buluverdim. 1 dakika geç kalmıştım. İçeri girmek istedim izin vermediler, engel oldular. Yalnız değildim birkaç kişi daha vardı. Geç kalana hiç kimseyi almadılar. Kimisi bağırıyor içeri girmek için kimisi de ağlıyordu. Bense duvarın kenarına çöküp düşünmeye başladım her zamanki gibi.
Ortadan kalkmıştı bütün olasılıklar. Şimdi ise yeni olasılıkları düşünüyordum. Bir yıl boyunca ne yapacağımı. Ya da girecek miydim tekrar önümüzdeki yıl. Beklide bir işe girip çalışmalıydım artık. Kafamın içinde yepyeni olasılıklar yer ediyordu artık. Ve kahretsin ki martıları düşünüyordum...
2019
Tüm bunları düşündüğümde neden mutlu olmadığımı, sabahları bir yerlere yetişmek için koşturan insanların asık suratlı olduğunu ve martıların neden etçil olduğu halde simit yemeğe mahkum edildiğini daha iyi anlıyorum.
Otobüs durağa yanaştı. “Arkaya doğru ilerleyelim lütfen. ”diye bağırıyor şoför. Birileri inerken birileri biniyor otobüse . Yol hep aynı ama... Bense cama dayamış müzik dinliyorum. Sıkça düşünüyorum bu aralar bindiğim aracın kaza yapma olasılığını, bazı çocukların neden açlıktan öldüğünü ve yıl başında piyangonun bana çıkma ihtimalini.
Sanırım bütün bunları düşünmemde beni bekleyen üniversite sınavının ve o sınav sonrası olasılıkların payı büyük. Olasılıklara bağlı çünkü hayatım. Barajı geçip iyi bir puan alırsam tercih, tercih sonucunda tutturabilirsem eğer istediğim üniversiteye gidebilir.
Ve eğer istediğim üniversiteye gidebilirsem sevdiğim mesleği yapma şansına sahip olacağım. Tüm bunlar birer olasılık. Ve bu olasılığı gerçekleştirebilmem için önce sınavdan iyi bir puan almam lazım o puanı almak içimde sınava yetişip soruları çözmem gerekiyor.
Başımı kaldırıp bilgi ekranındaki saate baktım. Saat 09.25’ti. Sınavın başlamasına 35 dk. vardı. Otobüs her zamankinden yavaş gidiyor ve trafik her zamankinden daha yoğun. Yetişebilecek miyim acaba? Yetişemesem eğer açlıktan ölen çocukları kim kurtaracak? Ya da simit yemekten bıkmış martıları?
İçinde kaybolduğum düşüncelerimden sıyrılıp elime aldığım telefonumla haberler göz atıyorum. Urfa da bir adam cinnet geçirip karısını ve çocuklarını öldürmüş. İstanbulda bir kadın kaynanasını dövüp yerde sürüklemiş. Her yeri morarmış kadıncağızın. Ve daha 16 yaşındaki bir kız babası yaşındaki bir adamla evlendirilmek istenmiş kız ama kız istememiş ve intihar etmiş...
Haberleri okuduktan sonra herkese şüpheyle yaklaşmaya başladım. Karşımda duran yaşlı adamın gözleri gittikçe büyüyor kayboluyorum içinde. Önümdeki Suriyeli mülteciler Türkçe konuşuyor ama anlamıyorum onları. Kendi dilime gittikçe yabancılaşıyorum. Tüm bakışlar üzerimde, beni izliyor herkes. Zaman gittikçe daralıyor...
Otobüs durağa yanaştı hızla inip koşmaya başladım. İki dakika içinde okulda olmam gerekiyordu. Bir yandan saate bakıyor bir yandan hızla koşuyordum. Saniyelerle yarışıyorum. Hayatım saniyeler içinde değişecekti...
Sonunda kendimi sınava gireceğim okulun kapısında buluverdim. 1 dakika geç kalmıştım. İçeri girmek istedim izin vermediler, engel oldular. Yalnız değildim birkaç kişi daha vardı. Geç kalana hiç kimseyi almadılar. Kimisi bağırıyor içeri girmek için kimisi de ağlıyordu. Bense duvarın kenarına çöküp düşünmeye başladım her zamanki gibi.
Ortadan kalkmıştı bütün olasılıklar. Şimdi ise yeni olasılıkları düşünüyordum. Bir yıl boyunca ne yapacağımı. Ya da girecek miydim tekrar önümüzdeki yıl. Beklide bir işe girip çalışmalıydım artık. Kafamın içinde yepyeni olasılıklar yer ediyordu artık. Ve kahretsin ki martıları düşünüyordum...
2019
Yorumlar
Yorum Gönder