Barış İçin


“Barış istiyorsanız önce sevgiyi yaratın.” demiş Victor Hugo.

Barış hayal kurmaktır, her çocuğun hayal kurabildiği bir dünyadır... Huzurdur, güvende hissetmektir, çalışıp üretmektir; korkmadan yaşayabilmek, haddini bilmek, hakkını istemek ve canın yanmadan alabilmektir.
Peki ya savaş nedir? Savaş bunların olmadığı bir ortamdır; ırk, din, siyasi görüş gibi insanların çatıştığı konularda karşı karşıya gelmesidir.
İnsanlar neden savaş çıkarır? Çıkarlarını korumak, yeni çıkarlar sağlamak, gücünü hâkim güç kılmak, kendisi gibi olmayanları veya itaat etmek istemeyenleri susturup aciz kılmak, inancını yaymak, parasını çoğaltmak... Sayamayacağımız kadar çok sebebi var. Savaş kimi zaman öldürmek, bir yerden kazıyıp atmak kimi zaman ise ayakta kalmak, yok olmamak için yapılır. Bazen de barış için savaşır insanlar. Barışın sağlanması için mutlaka savaşmak mı gerekir? Kalıcı barış savaşmadan da sağlanamaz mı?
Akıl ve mantık bağlamında huzur ve güven ortamını sağlamak için insanların birbirini anlamaya çalışması, bencilce düşünmeyip egosuna rağmen adaletli olabilmesi yeterliyken silahlara sarılmak, yüzlerce can, tonlarca para, enerji, zaman kaybetmek çok saçma olsa gerek.
Barışı ifade etmek, açıklamak bile savaşı anlatmaktan daha kısa ve kolay. Tıpkı olumlu duyguları anlatmanın olumsuz duyguları anlatmaktan çok daha kolay olduğu gibi... Barış için insanların hangi dinden, milletten, ırktan olursa olsun kendin kadar sevmek, eşit görmek, hoş görülü ve affedici olmak, onları anlamaya çalışmak, hakkını yememek yeterlidir.
İnsanoğlu her zaman kendi çalışmasıyla veya miras kalanla kazandığından daha fazlasını istiyor, bu nedenle başkalarının elindekine göz dikip daha fazlasına sahip olmaya çalışıyor. Elindekini vermek istemeyen, direnen insanlar görünce de zor kullanıyor. Buna karşılık, zor kullanılan taraf da doğal olarak kendini korumak istiyor ve savaş denen şey kaçınılmaz oluyor.
İkiyüzlü devletlerin her şeyi isteyen aç gözlülükleri veya kendilerine benzemeyenleri gelecekleri için tehdit saymaları, kendilerinden başkasını önemsemeyip hatta insan saymayıp yok etme dürtüleri, gücünü gösterip egosunu şişirme, etrafındakilere de gözdağı verme merakı yüzünden dünyada hiçbir zaman top yekûn bir barışın sağlanması ne yazık ki mümkün görünmüyor.
İnsanlar binlerce yıldır savaşıyor. Savaştan en çok zarar görenler ise hep çocuklardır. Yüzbinlerce anne-baba ölürken, milyonlarca çocukta yetim, öksüz kalıyor. Savaşla birlikte yıkılan yuvalar, birer harabeye dönüşüveriyor. Bit süre sonra savaş bitse de açlık baş gösteriyor, insanlar açlıktan kırılıyor. Bazen savaşın öldürdüğünden fazlasını salgın hastalıklar öldürüyor. En küçük savaş bile onarılamayacak büyük hasarlara yol açıyor. Silahların ve dolayısıyla ölümün gölgesinde büyüyen çocuklar; hayal kurmaktan, öğrenmekten, oyunlardan ve mutluluktan bihaber yaşıyor...
Savaşmak için harcanan para dünyadaki açlığın yok edilmesine harcansa nasıl olurdu veya ülkeler hiç savaşmasa da ordu beslemeye ve silah almaya harcadıkları parayı insanların sağlığı için bilimsel araştırmalara harcasa..?
Yapılan bir araştırmaya göre gelişmiş ülkelerin savaş için harcadığı para, yaptığı insani yardımlara oranla yüz otuz kat daha fazlaymış. Aynı zamanda ülkelerin silah üretimi için harcadıkları para;  dünya açlığını rahat bir şekilde bitirebilirmiş. Afrika’da bir tarafta insanlar açlıktan ölüyorken, diğer tarafta aynı Afrika’da silahlanma ve savunma için milyarlarca dolar harcanıyor. Nedense yardım etmeye gelince, birilerinin cebi delik çıkıyor. Soydaşları, dindaşları için savaştıklarını söyleyen insanlar; değerlerini ortak çıkarlarını korumak için silahlandıklarını söylüyorlar. Ama içinden çıktıkları, ve onları var eden insanların açlıktan ölmelerine göz yumuyorlar.
Barış için savaşmayalım mı? Tabii ki barış için savaşmalıyız ama tankla, tüfekle değil. Savaştan kastım mücadele etmeliyiz. Katillerle, sömürgecilerle, modern köle tüccarlarıyla, erdem yoksullarıyla, kendini hakim güç ilan edip ezerek yönetmekten zevk alanlarla savaşmalıyız. Kötülüğe karşı savaşmalıyız.
Barışı getirmek istiyor musunuz? Dışından kimse “Hayır.” demeyecektir. Ama ülkeler ulusal çıkarlarını bahane ederek buna dürüst cevaplar vermezler. Çoğu ülkenin dediği ve yaptığı arasında tutarlılık yoktur dikkatle incelerseniz.
Gökyüzünde savaş uçakları yerine kuşların uçtuğu, çocukların ölmemek için değil de sobelenmemek için saklandığı bir dünya ne güzel olurdu. Kara dumanlarla kaplı gökyüzünün masmavi, harabeye dönmüş sokakların göz alıcı olduğu bir dünya... Böyle bir dünyada yaşamayı ben de çok istiyorum.  Savaşların içinde doğan çocukların hiç bilmediği ve hayalini bile kurmakta zorlandığı bir dünya...
Savaşlar günün birinde son bulur mu? İnsanlar var olduğu sürece savaşın son bulmayacağını düşünüyorum. Peki barış? Sürekli barışın sağlanacağına inanmıyorum. Çünkü barışta savaşın bir parçası olmaktan ibaret. Barış sağlanabilir ama asla kalıcı olamaz. Barış, ders aralarındaki teneffüsler gibidir, arada dinlenirsin sonra tekrar devam edersin. Bu aralar, bazen uzun olur bazen kısa. Ateşkesler kısa teneffüslere benzer . Asıl ihtiyaçlarını öğle aralarında uzun teneffüslerde karşılarsın. Savaşta da aynı kurallar geçerlidir. Uzun aralar olur, barışın geldiğini düşünürsün, oysa  taraflar bu arada savaş için hazırlık yapıyordur. Eksiklerini tamamlayıp ihtiyaçlarını karşılar ve daha büyük bir savaş için hazırlanır.
Gönülden barış isteyenler gerçekten bu kadar az mı? Aslında değil, hatta savaşı çıkaranlar küçük bir yüzde ama onlar cesur, ikiyüzlü, güçlü, fırsatçı, bencil ve sinsiler. Bu yüzden biz kendimizi barış isterken bir anda savaşın göbeğinde buluveriyoruz.
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, savaş için şunları söylemiş: “ Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş, zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ‘Ölmeyeceğiz’ diye savaşa girebiliriz. Anacak ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.”
Korkarım ancak uğrunda savaşılacak bir şey kalmadığında, savaşın kazancı kaybettirdiklerinden daha az olduğunda insanlar savaşmaktan vazgeçecek. Yani insanoğlu, durmazsa insanlığın soyunun tükeneceğini, dünyayı yok edeceğini anladığında, çaresiz dayanışmak zorunda kaldığında mecburen savaşlar sona erecek.

Mayıs 2018


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fazlalık

delinin günlüğü-32

delinin günlüğü-11 mutluluk zamanı?