Kayıtlar

Ağustos, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşımın Aptallığı

Mahvetmekten korktuğum için hep bütün bunlar. Büyüsüne kapıldığım o şeyi kaybetmekten korktuğum için. Ve daha önce asla tatmadığım duyguları tatmanın sarhoşluğundan... yaşımın aptallığından ve hayatımının berbatlığına alıştığımdan. Amatörlüğümden, başkasına söylediğim yalanların ayağıma dolanması ve toparlamaya çalışırken iyice içine batmamdan hep bunlar...

En Güzel Rüya

Varlığımından beri yaşadığım en güzel günün sabahı dudaklarımda kaldı dudaklarının izi... Her birinin yerini ezberledim benlerinin. Yüz seksen beş tane ve saymayı unuttuğum dalıp gittiğim gözlerinin üstündeki kaşlarının yanındakilerle beraber tamı tamına yüz seksen yedi tane. Abartıyorum... o anın güzelliğiyle öyle sarhoş oldum ki tek bir detayını bile hatırlamıyorum belkide ama hissettirdiği güzelliği unutmam mümkün değil. Soluduğun havayı bıraktığında nefesini solumak için fırsat kollarken kontrol altına aldım nefes alışverişimi. Ve düzenimi bozmuş bulundum ilk defa... hızla atan kalbime götürmek isterken elini gecenin karanlığında ürküttüm seni, hiç istemeden... Ve durup sadece izlemek istediğimde seni yakalandım her seferinde. Bunun için uyuduğunda gözlerin kapalıyken saatlerce uyumayıp izledim seni utanmadan... Ve rüyam son buldu, uyandım. Şimdilik...

Yıldızları Gördüm

Yıldızları gördüm bu gece . Bir çocuğun ilk defa bir şeyi gördüğü gibi sevindim. Geri geldiklerini düşündüm yıldızların. Oysa onlar hep yerli yerindeydi. Ben, kaldırıp göğe bakamayacak kadar eğip bükmüşüm başımı. Yıldızları gördüm bu gece. Ve sayamayacağım kadar çoktular yine...

delinin günlüğü-10

-insanların içine karışmayı işte bu yüzden istemiyordum. -neden? -çünkü kalbimin kırılacağını biliyordum. -ama mutluydun... -mutlu olmanın bedelide o ya bir gün elbet üzülüyorsun. işte ben bu yüzden mutlu olmayı da kabul etmiyordum. -sonrasında üzülmemek için... -evet. çünkü ne kadar mutlu olursan ol günün sonunda seni üzdüklerinde bütün o mutlu anılar uçup gidiyor. ve kırık kalbinle baş başa kalıyorsun...

Saygılı Kalbim

Sevgi değer kalbim neden hala ısrarla iğne deliğinden ucunu ıslatmadığın o ipi geçirmeye çalışıyorsun. Ve saygılı kalbim ne zaman bencilce davranıp kendine saygı duymayı öğreneceksin..

Bile İsteye

Bile isteye herkese küsüp kırgın olduğumu hissettirmek istiyorum. Herkes dönüpte üstüme titresin istiyorum bir anlığınada olsa. Korkuyorum ama içten içe içe kırkınlığımda haklı çıkmaya ve kimsenin yokluğumu farketmemesine. Sevilmediğimi öğrenmekten korkuyorum. Hem de sevilmeyi beklediklerim tarafından sevilmemekten...

Aynı Koku Sindi Üstümüze

Tanıdık insanları tanıyan insanlarla tanışmak... Aynı gözlere baktığın biri ve aynı dudaklardan çıkan kelimeleri dinlemiş biri ve belki aynı kokuyu içine çekmiş ve o kokunun üstüne sindiği biri. Aynı beden üstünde gezinmiş ve aynı dudaklara dokunmuş dudaklarıyla... aynı gezegenin iki uydusu gibi.. ve iki uydu yörüngeden çıkıp kendi etraflarında dönüyor belkide. Köşesiz, bucaksız bir zeminde duruyorsun. Aşağı, yukarı yok. Sağ-sol ve doğu-batı yok. Kapılıp gidiyorsun belkide dur diyenin yok.. 

Depresyon Mood Aktif

Bir anda düşen surat ifadesiyle birlikte hatırlanan bir kaç anı ve anlık gelen minik bir tebesümden sonra depresyon mood aktif. Birbirine girmiş kulaklığın düğümleri çözülür ve kulaklık kulağa takılır ve duygulara tercüman olan şarkının play tuşuna basılır seçeneklerden aynı şarkının tekrar tekrar çalmasıda ayarlanır ve sessizce şarkıya dudak hareketleriyle eşlik edilir... Depresyonun büyüklüğüne göre bir müddet herkesle sohbet muhabbet kesilir... 

Kitaplar ve İnsanlar

Kitapları severim. İnsanları severim. Sevdiğim insanlara kitap veririm.. Kitap okur sevdiğim insanlar. Ve hayatı okurum bir kitap gibi. Kitapları okurum bir hayat gibi. Hayattan arta kalanları bulurum kitaplarda. Kitaptan eksik kalanları bulurum hayatta. Kendimi bulurum hayattayken kitap okuyarak..

İmkansıza Gebe Aramızdaki Şey

Aramızda çok mesafeli bir ilişki var. Kilometrelerce ölçülemeyecek tarza bir mesafe bu. Fakat kilometrelerce yakın bir yerdeyiz. Aynı yolda yürüyoruz aynı sudan içiyoruz aynı ayak izlerini bırakıyoruz ardımızda ve silinip gidiyor o izler zaman aktıkça. Fakat ayrı dünyaların insanıyız. Seninle bir imkansıza gebe aramızdaki şey. Bir ağustos sıcağında başka bir limana yelken açıyorsun bense deniz kenarında hep o gemiyi bekleyeceğim..

Rüyalar

Rüyalar görüyorum hiç durmadan gezdiğim karış karış dolaştığım İstanbul'u... ve kelimler büyüyor uykulu gözlerimde ağırlaştıkça ağırlaşıyor göz kapaklarımda. Bir şişe şarap ve bir yudum su, tanrıya kaldırdığım kadehin etkileri bunlar ve fütursuzca gülmenin ve sevişmeye yakın geçen gecenin münzevi bir satırı gibi her şey...

Hüznün Binbir Tonu

Artık tamam, tanıdım, anladım dediğim; acının, hüznün binbir tonunu keşfediyorum her geçen gün. Bildiğimden daha karanlık bildiğimden daha can yakıcı oluyor keşfettiği m her yeni acı. Yutkunamıyorum artık kolay kolay boğazımda düğümlenip kalıyor. Sindiremeyeceğim kadar büyük artık lokmalar boğuluyorum...

Güven

Güven... Güven... Güven... Bir kere yitirdin mi. Eskisi gibi olamıyorsun. Sendeki yerimi bendeki yerini bir kere sorgulamaya başladım mı eski yerini alamıyorsun maalesef. Farklı bir yerde konumlandırıyorum artık seni ya da siliyorum hepten... 

Enkaz

Kendini tamamlamamış insanlar birbirini tamamlamaya kalktığında işte ortaya böyle bir enkaz çıkıyor.

Yalancıyız

Yalancısın.. Yalancısınız.. Boyadığınız o güzel duvarların ardındaki çürümüşlüğünüzü saklayamıyorsunuz. Tepeden baktığınız diğerlerinden hiçbir farkınız yok. Aldanıyorum evet hemde her seferinde her seferinde bile isteye aldanıyorum. 

Beni Öp

-Beni öp! -İngilizce mi türkçe mi? -İspanyolca öp beni... Sevdim seni ingilizce türkçe demeden. Aramıza dîl koymadan.

Hissiz Robot

Eskiden hiç olmazsa acıdan hüzünden yana bir şeyler hissediyordum şimdi ise o kadar hissizleştim ki sanırım bu da dünyayı boşvermişliğimin bir yan etkisi. Olmasada olur fikriyatımın sonuçlarımdan bir tanesi. Giderek bir robottan farksız olmaya başlıyorum sanırım. Ve bu robot artık depresyona bile giremiyor mesela. Depresyona girip dinlediği melankolik sarkıları dinlemiyor artık. Ve bu robot karanlıkta bir başına dansta etmiyor artık. Seyyan Hanım'la tangoyu bırakalı çok oldu zaten. Bu robotun sevmeye, sevişmeye ve yeniden insani duygularını güncellemeye ihtiyacı var sanırım...

Ronaldo ve Sen

Biliyorum zorluyorum bazen hayal gücümü seni de hiç ait olmadığın bir şekle sokuyorum. Bazı müslümanların hayranı olduğu Ronaldo'yu kendilerine benzetmeye çalışarak sevdiği gibi seviyorum sanırım seni. Sırf hoşuma gidiyorsun diye benden olduğuna ikna etmeye çalışıyorum kendimi. Tıpkı o müslümanların Ronaldo'ya ait olmayan islam hakkındaki sözlere kendilerini inandırdıkları gibi bende bir ihtimal seninde benimle aynı olduğunu düşünmüştüm belkide... kendimi kandırıyorum işte naparsın..